top of page

TEFEKKÜR

 

Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma. İslami terim olarak Tefekkür, düşünmek demeksede İslamda yaratılmışların mucizesinden, harikuladeliklerinden düşünerek Allah' a ulaşmak demektir.

 

Ali İmran Suresi 191. Ayet: Diyanet Meali

“…Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve şöyle derler:) «Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Senʼi tesbîh ederiz. Bizi Cehennem azâbından koru!»” 

Te­fek­kür, “düşünmek ve hatırlamak anlamındaki fikr kökünden türeyen tefekkür, düşünme” demektir. Tefekkür, insanı diğer varlıklardan farklı kılan ayırıcı bir özelliktir. Kur'ân'-da bu kavram fiil şeklinde 18 âyette geçmiş, düşünülmesi teşvik edilmiş ve düşünenler övülmüştür.

Düşünmek anlamına gelen tefekkür hakkında Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- da şöyle buyuruyor: “Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibâdetten üstündür.” Peki tefekkürü nasıl yapmalıyız? Örnekleri ile birlikte istifadenize sunuyoruz.

TEFEKKÜR BEŞ ÇEŞİTTİR

1. Allah Teala'nın yarattığı şeylere bakıp, O'nun yüceliğini düşünmek.

 

Bundan marifet yani Rabbini tanımak hasıl olur.

 

2. Allah Teala'nın nimetlerini ve ihsanlarını düşünmek.

 

Bundan muhabbet hasıl olur.

 

3. Allah Teala'nın vaad ettiği nimetleri ve mükafatları düşünmek.

 

Bundan ibadete karşı rağbet ve ibadet yapma şevki  hasıl olur.

 

4. Allah Teala'nın azabını düşünmek.

 

Böyle tefekkür eden kimse, Allah’a isyan etmekten sakınır.

 

5. Allah Teala'nın verdiği nimetler ve ihsanları yanında, nefsin kötülüklerini düşünmek.

 

Bundan da geçmiş günahları hatırlayarak Allah’a karşı haya, utanma hasıl olur.

 

Kaynaklar

Sülemî,Tabakâü’s-Sûfiyye, s.281; Kalp Âlemi (Kalbin Sâlih Amelleri, s.62-63) Siraceddin Önlüer

TEFEKKÜR, YARATILMIŞLARDAN ALLAH' A ULAŞMA

 

Dünyayı, ayı, yıldızları, güneşi ve uzayın kendi kendine olması mümkün mü?

İnsanların, hayvanların, bitkilerin ve meleklerin kendi kendine olması mümkün mü?

Kusursuz bir bedene sahip erkek ve kadının kendi kendine olması mümkün mü? 

Dünya, ay yıldızlar güneşin etrafında yörüngede yüzer ve hiç birbirlerine çarpmazlar bu düzenin kendi kendine olması mümkün mü?

Atmosfer tabakası olmasa oksijen uzaya dağılır ve nefes alamayız, bunun kendi kendine olması mümkün mü? 

Atmosfer tabakası birtek dünyada vardır, yaşamda sınav olan Dünyada dır. Diğer gezegenler Kuranda belirtildiği gibi bizim hizmetimiz içindir. 

Herşeyin kendi kendine yerden bitmesi veya kendi kendine oluşması mümkün mü?

İşte bütün bunları yaratan bu sistemi bu dengeyi kuran bir yaratıcı olduğu çok açıktır…

İşte o yaratıcının adı Allah (c.c.)' tır…

TEFEKKÜR, DÜNYA İNCELEMESİ

Dünya’nın yaratılışını açıklayan iki teori vardır. 

Bunlardan bir tanesi Dünya’nın güneşten kopma bir parça olduğu dur. Bu teoriye göre Dünya milyonlarca yıl soğuyacak dışı kurumuş, merkezi hala yanmaktadır. 

Ama öyleyse denizler nasıl oluştu, atmosfer nasıl oluştu. Bitkiler nasıl meydana geldi. İnsanlar cinler nasıl oluştu, oluşmaz çünkü hiçbirşeyi kendi kendine olmaz…

 

İkinci teoriye göre gaz ve toz bulutu un çarpışmasıyla oluştu. O zaman denizler nasıl oluştu, atmosfer nasıl oluştu. İnsanlar ve cinler nasıl oluştu. Oluşmaz, hiçbir şey kendi kendine olmaz…

Yaratmak Allah' a mahsustur… 

Bilim Adamları suyun, bitkilerin, insanların ve hayvanların nasıl oluştuğunu açıklayamıyor... Ve atmosfer tabakasının ... 

Tabiki bunlar kendi kendine olmaz... Allah yarattı...

Düşünün Dünya' nın nasıl varolduğunu düşünün bilim adamlarının söylediği gibi olmadığını göreceksiniz.

Doğada hiçbirşey kendi kendine olmaz... Yoktan varetmek Allah'a mahsustur... Herşeyi Allah yaratmıştır...

Herşey nasıl varoldu kendi kendine mi? İmkansız bir yaratıcı bir vareden şart, yaratıcımız Allah' tır...

Biz insanoğlu Allah' ın yarattığını kullanırız, kendimiz birşey yaratamayız, yaratmak Allah' a mahsustur. Dünyayı nasıl yarattığını Kur-an'ı Kerim de açıklamaktadır.

BİLİM ADAMLARINA GÖRE DÜNYANIN OLUŞUMU

Cuma 21 Şubat 2020 17:22

Dünya'nın oluşumu yakınındaki Mars ve Ay'dan farklılık gösteriyor (NASA)

Güneş Sistemi’nin erken dönemlerinde, Dünya daha önce düşündüğümüzden çok daha kısa sürede oluştu. Meteorlarda bulunan demir izotoplarının yeni analizine göre, Dünya’nın büyük bir kısmı 5 milyon yıl önce bir araya geldi. Bu sayı daha önce düşünülen modellerden çok daha kısa bir süreye işaret ediyor. 

Science Alert'ün haberine göre bu değişiklik gezegen oluşumuna dair mevcut anlayışımıza önemli bir katkı sunuyor. Bu gelişmeyle, Mars ve Dünya gibi birbirine yakın benzer tipteki gezegenler arasında da gezegenlerin oluşumunda etkili olan mekanizmaların düşündüğümüzden çok daha çeşitli olabileceği anlaşılıyor. 

Gezegenlerin oluşumuna dair kesin bilgilere henüz sahip değiliz. Astronomların hayli iyi bir fikri olsa da bunu hareket halinde gözlemlemek epey zor. Genel hatlarıyla gezegen oluşum süreci yıldız oluşumuyla bağlantılı. Yıldızlar, gaz ve toz bulutlarının kendi kütle çekiminde çöktüğünde ve dönmeye başladığında oluşur. Bu da tıpkı bir kanalın etrafında dönen su gibi  etraftaki gaz ve tozun dönmesine neden olur.

Döndükçe de düz bir disk oluşturan tüm materyal, büyüyen yıldızı besler. Fakat bu diskin tamamı yıldızın içine çekilmez, geriye kalan öngezegen diye adlandırılır ve gezegenlerin oluşumu devam eder. Bu da Güneş Sistemi’nde yer alan töm gezegenlerin neden Güneş’in etrafında hizalandığını açıklıyor.

Gezegen oluşumundaysa, disk etrafındaki küçük toz ve taş parçalarının elektrostatik olarak birbirine tutunduğu düşünülüyor. Böylece büyüdüklerinde, kütle çekimsel kuvvetleri de artıyor. Tam bir gezegen olana kadar da diğer yığınları çekmeye devam ediyorlar.

Dünya için bu sürenin onlarca milyon yıl aldığı düşünülüyordu. Fakat Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi’nden bilim insanları Dünya kabuğundaki demir izotoplarının bu durumun tersine işaret ettiğini öne sürüyor. 

Dünya, Ay, Mars, meteorlar doğal olarak oluşan, Fe-56 veya Fe-54 gibi demir izotoplarını barındırır. Ancak Ay, Mars ve pek çok meteor benzer izotop oranına sahipken, Dünya’da önemli ölçüde daha az Fe-54 bulunuyor. 

Dünya’yla benzer kompozisyona sahip tek taş CI kondritleri diye adlandırılan nadir türdeki meteor. Bu meteorlarla ilgili ilginç olan şey, bir bütün olarak Güneş Sistemi’yle benzer bir kompozisyona sahip olması. 

Gezegen oluşumuna yönelik mevcut modellere göre, eğer maddeler bir araya geldiyse Dünya kabuğundaki demir izotopu oranı pek çok farklı meteorun birleşiminin bir örneği olabilir. 

Gezegenimizin kompozisyonunun sadece CI kondritleriyle kıyaslanabiliyor olması farklı bir oluşum modeline işaret ediyor. Taşların birbirine çarpması yerine, araştırmacılar Dünya’nın demir çekirdeğinin kozmik toz yağmuruyla daha erken oluştuğunu düşünüyor. Bu büyük taşların bir araya gelmesinden daha hızlı bir sürece işaret ediyor. 

Yaklaşık 5 milyon yıl süren öngezegen diskinin ve içindeki fazla CI tozunun Dünya’ya yağmış olabileceği nedeniyle, araştırmacılar Dünya’nın bu zaman diliminde oluşmuş olabileceği sonucuna vardı.

Araştırmacılardan Martin Bizarro, “Eğer gezegen oluşumuna dair teori doğruysa, bu suyun Dünya gibi bir gezegenin oluşumunda muhtemel sadece bir yan ürün olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı. 

Araştırma Science Advances isimli bilimsel yayında yayımlandı.  

 

Independent Türkçe, Science Alert

Derleyen: Esra Güngör

TEFEKKÜR, İNSAN İNCELEMESİ

 

İnsanın topraktan yaratılması üzerine çok spekülasyonlar yapılmıştır. Biyoloji ve kimya gibi bilimlerin ilerlemesiyle; hem toprağın, hem de insan vücudunun analitik incelemesi yapıldı. 

Bu incelemeler sonucunda insan vücudunun içerdiği maddeler ile toprağın içerdiği maddelerin tamamen aynı olduğu anlaşıldı.

Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur. 

Amerika’daki bir kimya bürosunun yaptığı analize göre insan vücudunun %65’i oksijen, %18’i karbon, %10’u hidrojen, %3’ü azot, %1.5’u kalsiyum, %1’i fosfor, geri kalanı da diğer elementlerdir. 

Yaratılış denilen Allah’ın muhteşem sanatı işte bu cansız, şuursuz atomları belli bir şekilde birleştirip insanı meydana getirmektedir. Bu maddeler sırf ham madde olarak çok düşük değerlere alıcı bulmaktadır. Oranlarını verdiğimiz temel maddelerin New York Borsasındaki değeri 4.5 Dolar’dır. Evet, tam tamına 4.5 Dolar. İşte insanın temel malzemesinin fiyatı. Allah 4.5 Dolar’lık malzemeden insan mucizesini yaratmaktadır. Görülüyor ki beceri, bu 4.5 Dolar’lık malzemede değildir. Bütün övgü, bu ham maddeleri de, bu ham maddelerden insanı da yaratan Allah’adır.

Toprağın Özü

Müminun Suresi 12. ayette dendiği gibi insan bir “özden” yaratılmıştır. Allah topraktaki elementleri, çok ince bir şekilde ayarlayarak insanı yaratmıştır. İnsan vücudunda gerekli her element belli değer aralıklarında var olabilmektedir. Bu değer aralığından sapmalar olduğunda hastalıklar, ölümler ortaya çıkabilir. Vücutta baştan bu maddeler dengeli bir şekilde dağıtıldıkları gibi, vücut sonradan bu maddeleri dengeli bir şekilde kullanacak, fazlalıkları dışarı atacak biçimde de yaratılmıştır.

İnsan vücudunda yaklaşık 2 kg kalsiyum vardır. Eğer bu kalsiyum azalırsa bir elmayı ısırmamız dişlerimizin parçalanmasıyla sonuçlanabilir. Vücudumuzun 120 gr kadar potasyuma ihtiyacı vardır. Bu maddenin eksikliği kas ağrıları, kramplar, yorgunluk, bağırsak rahatsızlıkları, kalp çarpıntısı olarak kendini gösterir. Çinkoya olan ihtiyacımız ise sadece 2-3 gr kadardır. Bu düşük miktarın eksikliği hafıza kaybı, cinsel yetersizlik, hareket gücünün azalması, koku ve tad alma duyusunun zayıflamasıyla kendini gösterir. 100 mikrogramlık selenyumun eksikliği kas zayıflığı, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyetinin bozulmasıyla kendini gösterir…

Tüm bu veriler bize Allah’ın insanı topraktan rastgele yaratmadığını, aynı ayette söylendiği gibi; toprağın içindeki elementleri belli ölçüyle belirleyerek insanı toprağın belli bir özünden yarattığını göstermektedir. Görüldüğü gibi Kuran’da hiçbir kelime boşu boşuna geçmemektedir.

İnsan Vücudundaki Maddeler

İnsan vücudu toprakla aynı maddelerden oluşmaktadır.

Atomlar

İnsan vücudu şuursuz atomlardan oluşmaktadır.

Su Nasıl Canlanıyor? 

Furkan Suresi’nde insanların, Enbiya ve Nur Sureleri’nde ise tüm canlıların sudan yaratıldıkları söylenmektedir. Su, biyolojik olarak yaşayan maddenin temel unsurudur. İnsan hücrelerden oluşmuştur. Hücreleri incelediğimizde % 60 ile % 80 arasında sudan oluştuğunu görürüz. Temel maddesi su olan hücre, canlı bir maddedir. Canlılığın temeli olan su olmadan canlılık mümkün değildir.

Suyu incelediğimizde suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomundan meydana geldiğini görürüz. Kimyasal olarak her özelliği mükemmel ayarlanmış olan su, tamamen cansız olan, %99’u boşluk olan atomlardan oluşur. Nasıl oluyor da %99’u boşluk olan cansız atomlardan oluşan sudan yaratılan hayvanlar, insanlar canlanıyorlar? 

Bu noktayı iyice düşünen, becerinin cansız atomlarda değil, bu cansız atomları canlandıran Allah’ta olduğunu anlar.

TEFEKKÜR, İNSAN MUCİZESİ(YİYECEKLERİN VÜCUDDA DOLAŞIMI)

Allah insanı öğle bir yarattıki ağzımızla türlü türlü yiyecekler yeriz ve su içeriz, bütün bunlar midemizde karışır, götümüzden dıçkı ve kamışımızdan su çıkar. Allah' ın mucizesi...

Yiyeceklerin Vucüdda dolaşımı Açıklaması

Şimdi bu süreci daha ayrıntılı inceleyelim. Lezzetli bir atıştırmalık gördüğümüzde, kokusunu aldığımızda ve hayal ettiğimizde bu duyusal uyarılmaya cevap olarak beyin tarafından gönderilen sinyaller aracılığıyla tükürük bezleri tükürük salgısı üretmeye başlar. Yiyecekleri fiziksel olarak daha küçük parçalara ayırma görevini dişler gerçekleştirir. Yiyecekler ağızda parçalandıkça tükürük salgısı lokmaların kolayca yutulabilmesi için yiyecekleri nemlendirir. Tükürükte bulunan amilaz isimli sindirim enzimi, ağızdan çıkmadan önce yiyeceklerdeki bazı karbonhidratları (örneğin nişasta) daha basit yapı taşlarına parçalamaya başlar. Dil ve ağızdaki kas hareketleriyle oluşan yutma refleksi ağızdaki lokmanın boğaza taşınmasını sağlar. Boğazdan geçen besin maddeleri yemek borusu boyunca ilerlemeye devam eder. Kas hareketleri besin maddelerinin yemek borusundan mideye taşınmasına yardımcı olur.

 

Besin maddeleri mideye girdikten sonra mide kasları yiyeceklerin, içinde asit ve enzimler bulunan mide öz suyuyla karışmasını sağlar. Kimus adı verilen bu karışım ince bağırsağa boşaltılır. İnce bağırsaktaysa pankreas, karaciğer ve bağırsaktan gelen sindirim sıvılarıyla karıştırılır. Pankreas tarafından üretilen pankreas öz suyu ve karaciğer tarafından üretilen safra; proteinlerin, yağların ve karbonhidratların sindirilmesine yardımcı olur. İnce bağırsaktaki kaslar bu karışımı ileri doğru iter. İnce bağırsak duvarları suyu ve sindirilen besin maddelerinin emilerek kan dolaşımına karışmasını sağlar. İnce bağırsakta kasılıp gevşeme hareketleri ile sindirim sürecinin atık ürünleri kalın bağırsağa taşınır. Atık ürünlerdeki suyun büyük kısmı kalın bağırsakta emilir. Kalın bağırsağın alt ucu olan rektum dışkının toplandığı bölümdür. Dışkı kalın bağırsağın sonunda yer alan ve anüs adı verilen açıklıktan dışarı atılır.

Sindirim sisteminizdeki bakteriler (bağırsak florası veya mikrobiyota olarak da adlandırılır) sindirime yardımcı olur.

Sindirim sistemine kısaca göz atmış olduk. Yiyecekler midemize ulaştı, parçalandı, bağırsaklarda yolculuğunu ve emilimini tamamladı.

Peki, besin maddelerinin enerjiye dönüşümü nasıl gerçekleşiyor?

Vücudumuzun temel enerji kaynağı yiyeceklerin yapı taşları olan karbonhidrat, protein ve yağlardır. Karbonhidratlar sindirim süreci sonucu basit şekerlere, proteinler amino asitlere, yağlar ise yağ asitlerine ve gliserole dönüşür. Kan dolaşımı ile bu maddeler dokulara ve hücrelere taşınır. Ancak bu maddelerin yapısında kimyasal olarak depolanan enerji vücudumuzdaki hücreler tarafından doğrudan kullanılamaz.

Hücredeki yaşamsal faaliyetlerin birçoğu biyokimyasal süreçler sayesinde gerçekleşir. Besin maddelerindeki kimyasal bağlar kırılırken açığa çıkan enerji, hücre faaliyetlerine doğrudan enerji sağlayan ve adenozin trifosfat (ATP) olarak isimlendirilen molekülü sentezlemek için kullanılır. ATP vücutta enerji üretilen ve tüketilen süreçler arasında enerji alışverişini sağlayan temel moleküldür.

 

ATP molekülü beş karbon atomu içeren şeker molekülü olan riboz, adenin bazı ve üç fosfat grubundan oluşur.

ATP’nin hücrelerin “pili” olduğu söylenebilir. Günlük hayatta kullandığımız elektrik enerjisi kimyasal enerji olarak depolanır. Elektronik bir cihazın elektrik ihtiyacı pilde depolanan kimyasal enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesiyle karşılanır. Pil elektrik enerjisi kullanılarak tekrar doldurulabilir.

 

ATP molekülünün suyla tepkimesi sonucu molekülden bir fosfat grubu ayrılırken adenozin difosfat (ADP) molekülü oluşur ve tepkime sonucu enerji açığa çıkar. Bu süreç pilden elektrik enerjisi elde etmeye benzetilebilir. Bu tepkimenin tersinin gerçekleşmesiyle ATP sentezlenir. Bunun içinse enerji gereklidir. Bu süreç pilin şarj edilmesine benzetilebilir.

Hücredeki biyokimyasal süreçler, hücrelerde büyüme ve gelişme, bölünme, beslenme, madde transferi, sinir iletimi gibi birçok yaşamsal ve hücre devamlılığını sağlayan olay ATP sayesinde gerçekleşir.

 

Yiyeceklerdeki karbonhidratlar, proteinler ve yağların sindirim süreci ile parçalanması sonucu oluşan besin maddeleri çeşitli biyokimyasal süreçler ile ATP’ye dönüştürülür. Hücrelerde oksijenli veya oksijensiz olarak ATP üretebilir. ATP üretimi hücredeki mitokondri (bitkilerde kloroplast) organelinde gerçekleşir.

 

Kaynaklar:

Yazar Hakkında:

Selin Çorba

Gazi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik ABD Yüksek Lisans Öğrencisi

 

Tefekkür, Tohumu kim yarattı? 

 

Dağlar taşlar, sular, bitkiler nasıl yaratıldı, kim yarattı?

Atmosfer nasıl yaratıldı. Dünya, güneş ay yıldızlar nasıl yaratıldı bu sistemi kim kurdu? 

İşte bu soruların tek bir cevabı var… 

Bunlar kendi kendine olmaz, bir yaratıcı var. 

İşte yaratıcı Allah… 

 

Tohumlar, insanlar, hayvanlar, cinler melekler vb. İlk başta Allah yarattı, sonra üreme yoluyla çoğaldı. 

Unutmayın hiçbirşey kendi kendine olmaz…

TEFEKKÜR, İNSAN VUCÜDU' NUN MUCİZESİ

100 Trilyon Hücre

96 Km uzunluğunda kan damarı

Günde 100.000 kere atarak 9000 litre kan pompalayan Kalp

5,6 Litre Kan

Dakikada 100.000 Mesaj alan/gönderen bir Beyin

75 Km uzunluğunda Sinirler

Hergün 11.000 Litre hava alan Ciğerler

Her 5 dakikada bir bütün vucüdun kanını temizleyen 2 Böbrek

7 Metre İnce Bağırsak

2 Metre Kalın Bağırsak

230 Adet Kemik

50.000 farklı kokuyu algılayabilen bir Burun

10.000 farklı lezzeti tadabilen bir Dil

Yüzlerce farklı frekanstaki sesleri duyabilen 2 Kulak

576 Megapiksel görüntüde görebilen 2 Göz

Ve maddi manevi daha pek çok duygular ve nimetler...

Bu muhteşem özellikler hepsi bir vucüdda karışmadan hepsi görevini yapıyor...

Allah' ın yarattığına daha kanıt  mı lazım?

TEFEKKÜR, SİNEK KUŞU

 

Leblebiden bile küçük bir kalp ile yaratılmış olan sinek kuşu:

saniyede 80 defa kanat çırpıyor ve kalbi dakikada 1260 defa çarpıyor.

TEFEKKÜR, DUT YAPRAĞININ MUCİZESİ

 

Bir Alime Sormuşlar

Allah' ın varlığına delilin nedir?

Dut yaprağıdır demiş ve şöyle devam etmiştir.

Aynı yaprağı koyun yer sür yapar,

Arı yer bal yapar,

Geyik yer misk yapar,

Tırtıl yer İpek yapar,

Tadı, Rengi, Kokusu ve maddesi bir olan bir şeyden bu kadar farklı güzellik yaratmak ancak Allah'a mahsustur.

TEFEKKÜR, ORİKS MUCİZESİ

 

Çölde yaşayan Arabistan Oriksi isimli bu hayvan, soluduğu havadaki nem ile su ihtiyacını giderebiliyor. Üstelik vucüd sıcaklığını geceye ve gündüze göre ayarlıyor ve bu sayede terlemeyi engelliyor. Böylelikle 2 yıl su içmeden yaşayabiliyor.

Allah' ın yaratma sanatını bize sergiliyor...

GÜNEŞ SİSTEMİ

 

Yasin Suresi 38-40. Ayet: Diyanet Meali

 Güneş kendisine ait yerleşik bir düzene göre (yörüngesinde) akıp gider. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

 Ay için de menziller belirledik; sonunda o, hurma salkımının (ağaçta kalan) yıllanmış sapı gibi olur.

 Ne güneşin aya yetişip çatması uygundur ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzüp gider.

Güneş Sisteminde gezegenler Güneşin etrafında dönüp durmaktalar. Ne tuhaf ki bunların hiçbiri birbirinin manyetizmasına kapılıp birbirlerini çekip çarpmamaktadır.

İşte bu imkansızdır, hepsi birbirinin çekim alanına kapılıp yörüngelerinden çıkması gerekirdi...

Allah bunlara bir yol çizmiş bu gezegenlerde bu yollarda yüzmektedir. Yani Allah ol der ve olur...

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz bu resme bakıp albüm başlığını okuyuncaya kadar gözünüzde yaklaşık yüz milyar (100.000.000.000) işlem yapıldı. Belki inanması güç fakat dünyanın en muhteşem aygıtlarından bir çiftine sahipsiniz. İnsanoğlu halen bir benzerini üretemedi. Üretmek şöyle dursun, bu sistem hakkında bilinenler bilinmeyenlerin yanında hiç kalıyor…

Görme Hızı Nasıl Tespit Edildi?

Araştırmacılar, görme hızını tespit etmek için denek olarak kullandıkları domuzların retinalarına elektrotlar yerleştirdiler. Retina, göze giren ışığın görme sinirlerine aktarıldığı ve ışığın bir seri kimyasal değişim geçirerek elektrik sinyaline dönüştüğü kısımdır. Bu dönüşümün sebebi, beynin ışığı değil sadece elektrik sinyallerini yorumlayabilmesidir. Daha sonra gözdeki sinir hücrelerinden çıkan akson adı verilen kablo benzeri taşıyıcı uzantılar ile beynin arkasında yer alan görme bölgesine elektriksel sinyaller iletilir. Domuzlarda tüm bu veri aktarım işlemleri araştırmacıların hesaplarına göre, saniyede 875 kilobit’lik bir hızda gelişir. Bilim adamlarına göre, insanda aynı veri iletimi 10 kat hızlı gerçekleşmektedir. İnsanın görme yeteneği saniyede 8.75 megabit’lik bir hızda işler. Araştırmayı yürüten Vijay Balasubra-manian, insanın potansiyelinin gerçekte saniyede 10 megabit’in üzerinde oldu…

İki Göz, Tek Görüntü (Binoküler Görme)

Her insan kendisini iki gözle doğmuş olarak bulur ama hiçbir zaman bunun nedenini merak etmez. Niçin herkes iki gözlüdür? İnsanlar tesadüfen mi iki göze sahip olmuşlardır? Yoksa bunun özel bir sebebi mi vardır? Aslında her göz tek başına görebilir ve her birinde ayrı ayrı görüntü oluşur (şekil 2.7). Gözler arasındaki aralık 5 cm.’den biraz daha fazla olduğu için iki retinada oluşan görüntüler birbirlerinden farklıdır. Her gözden gelen görüntü iki boyutludur. İki gözden gelen bilgiler beyinde üç boyutlu tek bir görüntü haline getirilir. Bu sayede derinlik ve cisimler arasındaki mesafe algılanır. İki gözün gördüğü görüntüler birbirinden farklıdır, ancak birbirlerini tamamlarlar. Bu iki görüntü arasındaki küçük farklılıkları algılayıp yorumlamamız görüntünün üç boyutlu olmasını sağlar. Eğer iki gözde ayrı ayrı oluşan görüntüler beyinde tam olarak birleştirilmeseydi dünyayı çift ve iki boyutlu görecektik. Görüntüler arasındaki fark çok basit bir deneyle ispatlanabilir. Bir ağacın dallarına önce iki gözünüzle sonra tek gözünüzle bir süre bakın. Daha sonra iki gözünüzü tekrar açın, dallar daha derin gözükecektir. Bir başka deney daha yapabiliriz. Tek gözünüzü kapadıktan sonra bir dikiş iğnesine iplik geçirmeye çalışın. Göreceksiniz ki bunu başaramayacaksınız. Çünkü tek gözle derinlik algısı olmayacağından, iğne ile iplik arasındaki küçük mesafe farkını algılayamayacak ve ipliği deliğe geçiremeyeceksiniz. Cisimlerin gözümüze zaman zaman çift göründüğü de olur. Eğer insanlar çift görmenin farkına varamıyorlarsa, bunun nedeni dikkatin, bakılan cismin dışına yönelmemesidir. Örneğin, iki kalemi arka arkaya tutup, gözümüzü uzaktakine odaklarsak, yakındakini çift; yakındakine odaklarsak uzaktakini çift görürüz. Eğer gözün odaklama yeteneği olmasa, görüntü sürekli çift olacak ve sağlıklı görüntü oluşamayacaktı. Birbirlerinden bağımsız olarak gören gözlerin görüntülerinin tek bir görüntü haline getirilmesi, bunu yaparken iki boyutlu görüntülere üçüncü bir boyut katılması son derece ince hesaplar gerektiren bir işlemdir. Eğer gözler tesadüfen oluşmuş organlar olsalardı, bu derece büyük bir uyum nasıl gerçekleşirdi? Hangi tesadüf saniyede milyonlarca farklı şifreyi değerlendiren hatta bu şifreleri birbirleriyle birleştiren kusursuz bir mekanizma yaratabilir? Eğer gözler arasında bir uyumsuzluk olsaydı, gönderdikleri sinyaller birbirlerine karışacak ve karmakarışık bir görüntü ortaya çıkacaktı. Ama böyle bir karmaşa söz konusu değildir. Birbirleriyle uyum içinde yaratılan iki gözün gönderdikleri sinyallerin, yine büyük bir uyum ile yaratılan beyin tarafından değerlendirilmesi sonucunda ortaya kusursuz bir görüntü çıkar. Böyle bir sistemin varlığını tesadüflerle açıklamaya imkan yoktur. Allah’ın yaratışındaki kusursuzluk bir ayette şöyle ifade edilir: O, biri diğeriyle “tam bir uyum” (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir “çelişki ve uygunsuzluk” göremezsin. İşte gözü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (Mülk Suresi, 3) Doğduğunuz andan beri etrafınızda ne varsa gözleriniz sayesinde tanıdınız, bildiniz, öğrendiniz, hayatın renklerini gördünüz.. Onlarsız dış dünyayı hiçbir zaman tam olarak bilemezdiniz. Gözleriniz olmasaydı bir rengin, bir şeklin, bir manzaranın, bir insan yüzünün, güzellik denen kavramın nasıl bir şey olduğunu hiçbir zaman hayalinizde canlandıramazdınız. Fakat, gözleriniz var, bu sayede etrafınızı görüyor, şu anda da önünüzdeki yazıyı okuyorsunuz… Sahip olduğumuz varlığımız için sırf bunun için bile düşünüp şükredecek çok sebebimiz var…

TEFEKKÜR, KAN DAMARLARINDAKİ MUCİZE

 

Hergün baktığın ama göremediğin, vucüduna işlenmiş o küçük mü küçük sanatları.

Sadece bir damarın bağı yanlış örülse bir an ayakta duramazsın. Ve her saniyenle Allah'a muhtaçsın, ama bir saniyenle Allah' ı anmaktan uzaksın.

TEKEKKÜR, YAĞMUR

 

Gökyüzünden ahenkle, nizam içinde yağan yağmur, iman gözüyle bakanlar için harika bir tefekkür vesilesi oluyor.

Gökten inen yağmur üzerinde tefekkür edelim. Eğer yağmur damlaları yer çekimi kanununa uygun olarak düşecek olsaydı her bir damla yere kurşun hızıyla inecekti. Hâlbuki her bir yağmur tanesi sâbit hızla yere düşer, usulcacık, incitmeden ve yıpratmadan… Havaya verilen kaldırma kuvveti ve akışkanlık sâyesinde yerçekimi kuvvetinin tesiri dengelenir ve damlanın sabit bir hızla yere düşmesi sağlanır. Görüldüğü gibi en zor ve pahalı hizmetler, en münasip ve kısa yollardan çözüme kavuşturulup yeryüzünün müstesnâ misafiri olan insana her an takdim edilmektedir.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

TEFEKKÜR, SİVRİSİNEĞİN MUCİZESİ

Sivrisinek 6 bıçaklı hortumuyla kan damarlarına ulaştığında, insanın savunma sistemi hemen harekete geçer ve yarayı kapatmak üzere kanı pıhtılaştırıcı bir enzim salgılar. Sivrisineğin de buna karşı çözümü vardır. Kesici bıçakların birisinin içerisinden yaraya pıhtılaşmayı engelleyici kimyasal bir madde salgılar. Bu sayede kanı rahatlıkla emer. Sivrisineğin insan vucüdundaki emzimin kimyasal yapısını bilmesi ve buna etkili kimyasal bir çözüm getirmesi bir yaratılış harikasıdır...

Bunun kendi kendine olması mümükün değildir Allah yaratmıştır...

TEFEKKÜR, ATMOSFER TABAKASI

Atmosfer Tabakası Dünyada vardır, diğer gezegenlerde yoktur, Neden?

Atmosfer tabakası havadaki oksijeni Dünyada tutar Neden?

İnsanoğlu oksijen solunumu yapar, neden?

Bitkiler oksijen üretir neden?

İşte bütün bunları bir denge ile yaratan vardır...

İşte bunları yaratan Allah' tır....

TEFEKKÜR, EBABİL KUŞU

 

Ebabil Kuşu Kuran da Fil Suresinde geçen kuş. Fillerle kabeyi yıkmaya gelen orduyu Allah' ın emri ile yok eden Kuş.

Ebabil kuşu havada uyur ve çok nadir yere iner ve ayakları üzerinde duramaz.

Allah' ın Mucizesi Havada uyuyor...

bottom of page